Türkiye’de Rüzgar Enerjisinin Kullanımı

 

 

Bir Alternatif Olarak Rüzgar Enerjisi

 

 

Enerji santrallerinin hepsi aynı değildir. Bir gün içerisindeki enerji ihtiyacı talebe göre büyük oranda değişiklik göstermektedir. Elektrik enerjisinin ihtiyaç duyulan miktarlarda saklanamayacağından ve daima enerji talebine göre tüketileceği zaman anlık olarak üretilmesi gerektiğinden dolayı değişen elektrik enerjisi ihtiyacı, enerji santrali devreye sokularak veya devreden çıkarılarak dengelenmektedir. Tekil enerji santrali türlerinin kullanımı; değişik ekonomik ve teknik faktörlere, özellikle de farklı derecelerde yüksek olan elektrik üretim maliyetlerine ve enerji santralinin işletime alınması ve yeniden durdurulması için gereken zamana bağlıdır.

 

Enerji santralleri kullanım durumlarına göre üçe ayrılabilirler:

 

1. Temel yük enerji santralleri:

 

Temel yük santralleri; yirmi dört saat kesintisiz çalışırlar. Bunlar birincil enerji ile işletilen santrallerdir. Temel yük için öncelikle hidroelektrik, termik (kömür) ve atom santralleri kullanılmaktadır.

 

2. Orta yük enerji santralleri:

 

Bu santrallerin işletimi daha esnektir, yani daha hızlı olarak devreye sokulup devreden çıkarılabilirler. Bunların yapım maliyetleri daha düşüktür, buna karşın enerji maliyetleri temel yük enerji santrallerinden daha yüksektir. Bu gruba özellikle kömür ile işletilen termik santraller ile kısmen doğal gaz ve petrolle işletilen santraller girmektedir.

 

3. Puant yük enerji santralleri:

 

Bunlar bir kaç dakika içerisinde sıfır konumundan azami güce kadar çıkabilirler. Yalnız kısa süreli azami ihtiyaç halinde çalıştıkları için, bunların işletim maliyetlerinin rolü fazla önemli değildir. Puant yük enerji santralleri örneğin gaz türbinli enerji santralleridir.

 

Rüzgar

Rüzgar nedir?

 

Rüzgar esas olarak sıcaklık farkları ve bununla birlikte basınç farklılıklarından ortaya çıkmaktadır. Geostrofik denen rüzgar yer üzerinden 1.000 metreden daha yükseklerde hareket etmektedir ve meteoroloji balonları yardımıyla ölçülmektedir.

100 metreye kadar yüksekte olan rüzgarlar ise yüzey rüzgarlarıdır. Bunlar yeryüzünün yüzey yapısından çok fazla etkilenmektedirler. Engebeler ve engeller bu rüzgarları frenlemektedir. Dünyanın dönmesinden dolayı yere yakın rüzgarlar geostrofik rüzgar yönlerine göre kolaylıkla farklılık göstermektedir.

 

Eğer rüzgar enerjisi ile uğraşıyorsak, bizi yüzey rüzgarları ve bunların enerji yükünden nasıl faydalanacağımız ve bunu nasıl hesaplayacağımız ilgilendirir.

Rüzgar enerjisinden faydalanma

 

Bir rüzgar enerjisi santralı gücünü, rüzgarın gücünü rotor kanatlarındaki momentuma (dönen kuvvete) dönüştürerek elde eder. Rüzgarın rotora aktardığı enerji miktarı hava yoğunluğuna, rotor yüzeyine ve rüzgar hızına bağlıdır.

 

Hareket eden bir cismin kinetik enerjisi kütlesine (veya ağırlığına) eşittir. Bu yüzden rüzgarın kinetik enerjisi hava yoğunluğuna, yani birim hacim başına kütleye bağlıdır. Diğer bir deyişle, hava ne kadar “ağır” olursa, tesis rüzgardan o kadar çok enerji elde edebilir.

Normal atmosferik hava basıncında ve 15° C bir metreküp hava 1,225 kg ağırlığındadır, ama yoğunluk artan nem ile kolayca azalmaktadır. Ayrıca soğuk hava, sıcak havadan daha yoğundur. Yüksek rakımlarda (dağlarda) hava basıncı ve buna bağlı olarak da hava yoğunluğu daha düşüktür.

 

1.000 kW gücünde tipik bir rüzgar türbinin kanatları 60 m çapındadır. Bu yaklaşık olarak 2.800 m² rotor yüzeyine eşittir. Rotor süpürme alanı, rüzgar enerjisi tesisinin rüzgardan ne kadar enerji alabileceğini (“hasat edebileceğini”) belirler.

Rotor kanat süpürme alanı yüzeyi kanat çapının karesi ile arttığından dolayı, iki kat daha büyük bir tesis 2² = 2 x 2 = dört kat daha fazla enerji toplayabilir.

Türkiye’nin Ege kıyılarındaki rüzgar potansiyeli

 

1999 yılından günümüze kadar Türk DeWind Ltd. hem kendi adına hem de ulusal ve uluslararası kuruluşlar adına Türkiye çapında 84 rüzgar ölçüm direği dikmiş ve Alman Rüzgar Enerjisi Enstitüsü (DEWI) ve Yunan Rüzgar Enerjisi Enstitüsü (CRES) gibi tanınmış rüzgar enerjisi enstitüleri ile işbirliği içerisinde rüzgar ölçümleri yapmıştır. Türkiye’de yaklaşık 600 noktada rüzgar ölçümü yapılmaktadır.

Ölçülen rüzgar verilerinden Türkiye’nin Ege Bölgesi için gösterge niteliğinde bir rüzgar atlası hazırladık. Bu atlas en azından bölgesel rüzgar dağılımının ve bölgesel rüzgar potansiyelinin tahmin edilmesine olanak sağlamaktadır.

 

Yıllık bazda kabaca aşağıdaki Tablo 1 dağılım elde edilmiştir:

 

Tablo 1

Bölge

30m yüksekliğinde ortalama

rüzgar hızı (m/s)

Rüzgar bakımından en zengin aylar

Gün içinde rüzgar bakımından

en zengin saatler

Çanakkale, Balıkesir

7 - 7,5

Kasım-Şubat, Mayıs-Eylül

16.00 - 03.00

İzmir

7,5 – 9

Kasım-Şubat, Mayıs-Eylül

12.00 - 21.00

Bodrum

7 - 7,5

Aralık, Mayıs-Eylül

09.00 - 22.00

Datça

7 - 7,5

Aralık, Mayıs-Eylül

09.00 - 22.00

 

Yaz aylarındaki ve saat 17:00’dan itibaren günlük puant yük zamanlarındaki yüksek rüzgar hızı dikkat çekicidir.

 

Türkiye’nin Ege Bölgesi enerji ihtiyacı

 

Türkiye’de elektrik enerjisi tüketimi öğle saatlerinde artmaya başlamakta ve saat 17.00’den sonra en fazla tüketilmektedir.

Grafik 1’de de görülebileceği gibi, gün içerisindeki rüzgar hızı elektrik ihtiyacına paralel olarak artmaktadır.

 

İzmir civarında yerleşik olan sanayinin yanı sıra turizm de Ege Bölgesinin önemli ekonomi faktörlerinden biridir. Pek çok yerde yaz aylarındaki nüfus ve bununla birlikte de enerji ihtiyacı büyük ölçüde artmaktadır.

Grafik 2’den de anlaşılacağı gibi, aylık elektrik ihtiyacı artışı rüzgar potansiyelinin artışı ile örtüşmektedir.

 

Rüzgar enerjisi tesisleri Puant yük enerji santralleridir

 

Grafik 1 ve 2’den Ege Bölgesi’ndeki rüzgar hızının enerji ihtiyacının yüksek olduğu zamanlarda arttığı açıkça görülmektedir. Bu sayede rüzgar enerjisi santralleri günlük ve mevsimlik azami ihtiyaçların karşılanması için kullanılabilir.

 

Temel yük enerji santralleri (ör. termik ve atom santralleri) yılda yaklaşık 6.000 ila 7.000 saat, orta yük enerji santralleri (kömürlü termik santraller ve gaz santralleri) ise normalde yaklaşık 4.500 saat çalışmaktadırlar. Buna karşın rüzgar enerjisi santralleri (Türkiye’nin Ege kıyılarında) yılda yaklaşık 3.500 saat çalışmaktadırlar. Geleceğin yeniden kullanılabilir enerji kaynakları çok sayıdaki birbirinden farklı enerji üretim tesis-lerinden oluşmak zorundadır.

 

Yukarıda bahsedilen enerji santrallerinden hiçbiri tek başına güvenli bir enerji kaynağı garanti edemez. Türkiye çapındaki kurulu tüm enerji santralleri, tekil enerji santrallerinin devre dışı kalması durumunda tüm şebekeyi korumakta ve desteklemektedir. Rüzgar enerjisi santralleri teknik olarak bir zorluk olmadan bu bileşik ağa entegre edilebil-mektedirler. Bu sayede yalnızca çevre ve halk sağlığı açısından zararlı maddeler taşıyan yakıtlardan kaçınılmakla kalmayıp, çok sayıda yeni enerji santrali inşaatına da gerek olmayacaktır. Avrupa’da özellikle şebekesi zayıf olan enerji dağıtım kuruluşları şebekeyi destekleyen yüksek teknolojili rüzgar enerjisi santralleri ile ilgilenmektedirler.

 

Rüzgar estiğinde ve rüzgar enerji santralleri elektrik şebekesini beslediğinde, başka bir yerdeki konvansiyonel enerji santralleri kısılmaktadır. Bu süreç fizikteki enerjinin korunumu kanunundan ortaya çıkmaktadır. Yani rüzgar elektriği üretimi, enerji üretimindeki kömür, doğal gaz, petrol ve (Avrupa’nın bazı kısımlarındaki) Uranyum gibi zararlı madde taşıyan yakıtları doğrudan bastırmaktadır. Rüzgar enerjisi santralleri yakıt tasarrufunun yanı sıra bileşik şebeke içerisinde konvansiyonel enerji santrali kapasitelerinin de yerine geçebilirler.

 

Rüzgar enerjisi santrallerinden ne kadar kesin güç sağlayabilecekleri istatistik olarak belirlenen kapasite etkisinden elde edilmektedir. Araştırmalar, örneğin 1998 ortalarında Almanya’daki kurulu rüzgar enerjisi gücü yaklaşık 2.390 MW ile % 32’lik bir kapasite etkisi sağladığını göstermiştir. Bu sayede 750 MW kapasiteli bir taşkömürü termik santralinin yerine rüzgar enerjisi geçmiştir.

 

Dengeleme etkilerinin ulusal bileşik şebekede olandan büyük ölçüde daha az belirgin olduğu alan olarak daha kısıtlı bir bölgede bile bir kapasite etkisi görülebilmektedir. Kuzey Almanya’daki “Emden” şehri işletmeleri kendi rüzgar parkında 1994 ile 1996 yılları arasında yüzde 12 ile 18 arası bir enerji tasarrufu ölçmüştür. Emden şehir işletmelerinin görüşüne göre “kurulu rüzgar enerjisi santralinin nominal gücüne göre en sürekli az yüzde 10 güç tasarrufu öngörülebilir”.

 

Rüzgar türbinleri tarafından üretilen enerji sorunsuzca kamuya açık elektrik şebekesinin enerji santrali planına dahil edilebilir. Enerji santralleri rüzgar türbinlerinin enerji dalgalanmaları ile tüketicilere bağlı tüketim dalgalanmalarından çok daha sorunsuz bir şekilde baş edebilmektedirler.

Rüzgar enerjisi santralleri bileşik şebekede mevcut olan enerji santralleri ile yeni yapılacak konvansiyonel enerji santrallerinin kismen yerine geçebilirler veya en azından bunların yapımını erteleyebilirler.

Günümüzde Türkiye’deki enerji bileşkesi

 

Türkiye 1999 yılında yaklaşık 2.500 GWh elektrik ithal etmekteydi. Bu 500 MW kapasiteli konvansiyonel bir enerji santralinin üretimine eşittir

 

Türkiye’de 1999 yılında üretilen elektriğin %41 termik kaynaklarda elde edilmekteydi (ithal taşkömürü, doğal gaz ve petrol).

 

Ulusal toplam üretimin 116.440 GWh olduğu göz önünde bulundurulduğunda Grafik 3 elde edilmektedir.

 

1999 yılı enerji bileşkesi

(Grafik 3)

 

 

Hidroelektrik

 

İthal enerji

 

Linyit

 
Hidrolik enerjisinden faydalanma olanağı ekonomik sınırlarına dayanmıştır. GAP gibi büyük projeler teknik ve ekolojik sebeplerden dolayı gelecekte gerçekleştirilemeye-cektir. Türkiye’nin linyit rezervlerinin de tükenmekte olmasından dolayı tek alternatif termik enerji sektörünün genişletilmesidir. Bu da Türkiye’yi başta doğal gaz ve taşkömürü olmak üzere fosil yakıtlı enerji kaynaklarına bağımlı kılmaktadır. Her yıl milyarlarca Dolar fosil yakıtlı enerji kaynaklarının ithalatı için yurtdışına çıkmaktadır.

 

TEAŞ’ın uzun vadeli planları (2020’ye kadar) Türkiye’yi yeniden ithal yakıtlı enerji kaynakalrına bağımlı olmaya götürmektedir. Grafik 4’ten de görüldüğü gibi ithal yakıtlı enerji yakıtlarının payı %41’den uzun vadede %62’ye çıkmaktadır. Yet-mişli yıllardaki petrol krizleri sa-nayileşmiş ülkelerin ne kadar kolay yara alabileceğini ve bu türden sınırsız bağımlılıkların ne gibi etkileri beraberlerinde getirdiklerini açıkça göstermişlerdir.

 

 

Rüzgar enerjisi bakımından alternatifler

 

Türkiye’de rüzgar enerjisi kullanımı, termik sektörün zorla genişletilmesine karşı faydalı ve düşük maliyetli bir alternatiftir. Neredeyse tüm AB devletleri ile ABD ve hatta Hindistan ve Brezilya bunun farkına varmış ve  rüzgar enerjisini teşvik etmek için kanuni tedbirler almışlardır. Eğer Türkiye’nin enerji ihtiyacının yalnız %10’u rüzgar enerjisinden karşılansa, her yıl ithal fosil yakıtlı enerji kaynaklarını gidecek milyonlarca Dolardan tasarruf edilirdi.

 

Rüzgar enerjisi, ithal enerji kaynaklarına bağımlılığın azalmasının yanı sıra sosyo-ekonomik etkileri de beraberinde getirmektedir. Rüzgar türbinleri ile yıllık 600 MW kurulu güç olması, pek çok türbin üreticisini, türbinlerini Türkiye’de imal etmeye sevk edecektir. Bu sayede devletin vergi geliri artacak ve yüksek nitelikli işyerleri sağlanmış olacaktır. Almanya’da halen 40.000 kişi rüzgar enerjisi sektöründe çalışmaktadır.

 

Ege Bölgesi’ndeki rüzgar bakımından zengin pek çok yer tarım alanıdır. Tarım alanı olarak kullanılan yerlerde bir rüzgar türbininin kurulması için temele yaklaşık 10 x 10 m alan ayrılması gerekmektedir. Çiftçilere yapılacak kira ödemeleri onların gelirlerine bir katkı sağlarken, toprağın tarımsal olarak kullanılmasına da olumsuz bir etkide bulunmayacaktır. Güncel hesaplamalar tesis başına yıllık 2.000 USD kira ödene-bileceğini varsaymaktadır. Böyle bir rakamı bir çiftçi 100 metrekare tarlada en yüksek nitelikli bitkileri yetiştirse bile asla kazanamaz.

 

1. Alternatif  - Yenilenebilir Enerji Kanunu

 

Neredeyse tüm AB ülkeleri, ABD ve bazı gelişmekte olan ülkeler, rüzgar enerjisi santrali işletmecisine ürettiği elektrik için asgari bir ücreti ödemeyi garanti eden kanunlar çıkarmışlardır. Bunun için salt ekolojik veya ekonomik olsun, ya da bu ikisinin bileşimi olsun, farklı nedenler vardır.

 

Elektrik ihtiyacının neredeyse %70’ini (kendini amorti etmiş) atom enerjisi santrallerinden elde eden Fransa bile 2001 yılında rüzgar enerjisinin önemini görmüş ve bunun teşvik edilmesi için kanunlar çıkarmıştır.

 

Örneğin Almanya’da rüzgar enerjisi santralı işletmecileri şebekeye verdikleri kWh başına bölgesel enerji dağıtım şirketlerinin ortalama elektrik satış bedelinin %90’ını almakta-dırlar. Bu 7 ile 8 USc tutarındadır.

 

Almanya’da enerji kanununun çıkması 1992’deki 150 MW kurulu gücün 2001 yılında 8.500 MW’a çıkmasını sağlamıştır.

 

2. Alternatif -Fosil yakıtlı enerji kaynaklarının vergilendirilmesi

 

Fosil yakıtlı enerji kaynakları diğerlerinin yanı sıra çevre üzerindeki zararların ortadan kaldırılması için enerji bedeline dahil olmayan bir maliyet doğurmaktadırlar. Bu zararların ortadan kaldırılması halen hastalık sigortaları ve resmi makamlarca (yani hepimizin vergilerinden) karşılanmaktadır.

Buna göre fosil yakıtlı enerji kaynaklarından elde edilen elektrik ayrıca vergilendirilmelidir. Kömür veya gazdan üretilen her kWh başına yalnız 0,0015 USD tutarında vergi konması, bu gelirle rüzgar enerjisi ve küçük hidroelektrik santrallerin teşvik edilmesine yetecektir.

Türkiye için çözüm olanakları

 

Çoğu AB ülkesinde çıkarılan gibi bir enerji kanunu Şubat 2001 tarihli yeni Enerji Piyasaları Kanununun temel düşüncesine aykırıdır. Burada enerji fiyatlarının doğrudan devlet tarafından sübvanse edilmesi öngörülmemiş ve istenmemektedir de. TETTAŞ’ın kendisi bile rüzgardan elde edilen enerjinin alıcısı olabilir, ama bunu sübvanse edemez.

Örneğin Almanya’daki kanunun uygulanması halinde, rüzgar enerjisi sübvansiyonlarının yalnız özel Elektrik Dağıtım Şirketleri  tarafından sağlanması sonucu ortaya çıkar. Bu durumda Ege kıyılarındaki elektrik dağıtım şirketleri büyük ölçüde mali dezavantaja sahip olurlar.

 

Buna karşın devlet tarafından bir “çevre vergisinin” konması daha makul bir yol olarak görülebilir. Bu aynı zamanda yeni Enerji Piyasaları Kanununun temel fikri ile de çelişmez. Bu durumda bu vergi “Enerji Piyasaları Düzenleme Kurulu” tarafından kararlaştırır, Maliye Bakanlığı tarafından toplanır ve TETTAŞ üzerinden yine rüzgar enerjisi santralı işletmecilerine geri döner.

Bu senaryoda TETTAŞ RES işletmecileri ile 20 yıllık alım sözleşmeleri yapar. Sözleşme ile ilk on yıl için örneğin 6 USc/kWh tutarında sabit enerji katkı ücreti kararlaştırılır. İlk on yıldan sonra da (yani işletmecinin tüm banka borçlarının tamamen ödenmesinden sonra) işletmeciye yalnız 4 USc/kWh ödenir.

Bu şekilde yeni Enerji Piyasaları Kanunu kelimesi kelimesine uygulanmış olur; “Elektrik Piyasaları Düzenleme Kurulu” Türkiye’deki enerji üretimini gerçekten de çevrenin korunması lehine düzenlemiş olur.

Çevre vergisinin maliyeti

 

1999 yılında Türkiye’de 81.900 GWh fosil enerji santrallarında olmak üzere, 116.600 GWh elektrik üreten 27.752 MW kurulu toplam kapasitede enerji santrali bulunmaktaydı. 0,0015 USD/kWh tutarındaki bir “çevre vergisi” devlet kasasına 123 milyon USD “akıtırdı”.

 

TEAŞ’ın 2010 yılı elektrik üretimi projeksiyonu 294.530 GWh’tir, bunun 229.143 GWh’lik kısmı fosil enerji santrallarındandır. 2010 yılı için %10 rüzgar enerjisi hedefi (22.914 GWh) toplam 6.547 MW rüzgar türbini kurulmasını mümkün kılacaktır (bir RES yılda yaklaşık 3,5 GWh üretmektedir). Eğer bu türbinlerden üretilecek her kWh elektrik devlet tarafından 0,01 USD oranında sübvanse edilebilse, konulan bu hedefe sorunsuzca erişilebilir. Tablo 2 bu hesaplamayı görselleştirmektedir.

 

 

 

 

Tablo 2

 

TEAŞ’ın güncel projeksiyonu

%10 rüzgar alternatifi ile

 

HES (GWh)

TS (GWh)

Toplam (GWh)

HES (GWh)

TS (GWh)

RES (GWh)

RES (MW)

Toplam (GWh)

2000

30.898

94.051

124.949

30.898

84.646

9.405

2.687

124.949

2005

48.398

144.212

192.610

48.398

129.791

14.421

4.120

192.610

2010

65.387

229.143

294.530

65.387

206.229

22.914

6.547

294.530



Turkish wind energy graphs

 

 

Rüzgar enerjisi sübvansiyonunun gerçek maliyeti 2010 yılında:

 

22.914 GWh rüzgar enerjisi x 0,01 USD = 229,14 milyon USD olurdu.

 

Buna karşın çevre vergisinden elde edilecek gelir:

 

206.229 GWh x 0,0015 USc = 309,35 milyon USD olurdu

 

Rüzgar enerjisi sübvansiyonunun tüm hanelerin elektrik faturalarına paylaştırılacağı ve Türkiye’de her biri 5 kişilik 13 milyon hane olduğu düşünülecek olursa, bir yılda hane başına düşecek olan pay:

 

309 milyon USD : 13 milyon hane = 23,8 USD / yıl.....

 

veya ayda neredeyse 2 USD. Bu iyi bir restorandaki bir fincan kahve fiyatına eşittir.

 

Çevremiz, ayda bir fincan kahve parasından daha değerli olmalıdır!

 

 
Start Page News Projects Links About Feedback
Last updated June 27, 2002
© 1997,
Egetek Foundation